Fransız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sarkozi 300 dakikalık bir gayriresmî ziyaret için bugün Ankara?da olacak. G-20 dönem başkanı sıfatıyla Türkiye ile dünyanın iktisadî ahvali hakkındaki cin fikirlerini paylaşacak. Dönem başkanlıkları esnasında diğer ülkelerin hepsini en üst düzeyde ziyaret etme diye bir teamül yok. Üstelik Sarkozi 2009?da Türkiye dâhil altı üyeyi G-20 Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvelerinden çıkarmak üzere kolları sıvamış ama Pittsburg Zirvesi?nde hüsrana uğramıştı. Hâsılı kelam bu ziyaret, Fransa-Türkiye ilişkilerini kendi tasarrufları yüzünden düşmüş olduğu yerden kaldırmak için bir bahaneden başka bir şey ifade etmiyor.
İlişkiler sıcak değil. Birkaç gün sonra, tayin olduğu Londra?ya gidecek olan Büyükelçi Bernard Emié?nin insanüstü çabalarına rağmen bu böyle. Sarkozi daha cumhurbaşkanı seçilmeden Türkiye?ye karşı hasmane bir tavır takındı. Bu tavrını cumhurbaşkanlığı esnasında sürdürdü ve AB katılım müzakere fasıllarından beşini resmen veto edeceğini açıkladı. Gerekçe bu beş faslın tam üyelikle alakalı olması. Her seçimde Türkiye?nin AB adaylığını malzeme yaptı. Türkiye ve İslâm karşıtlığını sürekli birbirine karıştırdı. Daha geçen hafta ?laik ülkede ezan olmaz? buyurdu. Birileri çıkıp ?çan olur mu?? diye sorduğunda cevap alamadılar. Sarkozi Türkiye?ye resmî ziyaret gerçekleştirmekten daima kaçındı. Anne tarafının Selânikli olmasına rağmen bunun gündeme gelmesinden öteden beri nefret etti.
Başbakan Erdoğan geçen Nisan?da Paris?e yaptığı ziyaret öncesinde Le Figaro gazetesine verdiği demeçte Sarkozi?yi bugünün Türkiyesini görmesi için davet edeceğini ve ziyaret gerçekleşirse Türkiye?nin bazı alanlarda birçok AB ülkesinden daha ileri olduğunu göreceğini belirtmişti. Başbakan haklıydı ama Fransız devlet adamları Türkiye ile ilgili bayat klişelerinden vazgeçmeye razı olacağa benzemiyor. En son resmî ziyareti neredeyse 20 yıl önce o da görevinin sonlarına doğru Mitterrand gerçekleştirmişti. Daha önceki iki resmî ziyareti 1968?da De Gaulle ve 1869?da İmparatoriçe Eugénie gerçekleştirdi! Herhalde Fransa dünyada başka bir ülkeye bu denli tepeden bakmadı, bakmaz.
Sarkozi, Arap politikaları ve Türkiye
İçeride İslâm karşıtlığı üzerinden seçim propagandası yapılırken diğer yanda Fransa?nın İslâm korkusuyla şekillenen Mağrip ülkeleri politikalarının birer birer çöktüğünü görüyoruz. Fransa?nın arkabahçesi Tunus?ta olanlar ve Fas?ta olabilecek benzer gelişmeler İslâm korkusuyla desteklenen otoriter rejimlerle geliştirilen siyasî ve iktisadî çıkar politikalarının artık sonuna gelindiğini gösteriyor. Artık Ortadoğu coğrafyasında işbirlikçi, otoriter ama pasif rejimlerin yerini, dikkate alınması gereken yeni aktörler alacak.
Yeni aktörlük hali Türkiye ile başladı, mücavir coğrafyada çoğalıyor. Frenkler bu gelişmeyi atladılar, aksine Türkiye?ye oryantal gözlükle bakmaya devam ettiler ve onun bir eşit ortak olabileceğini kavrayamadılar. Kavrasalardı AB üyeliği konusunda öyle davranmazlardı. Bugünkü ?Türkiye Araplara örnek olabilir mi?? arayışları da son tahlilde bir endişenin ifadesi, yeni bir politikanın değil. Çünkü temelde, yerine göre arabofobi, islamofobi, iranofobi veya türkofobi olarak tezahür eden iflah olmaz bir ?ötekilik? algısı var.
Fransa dâhilindeki İslâm karşıtı sağ söylemin önünde daha ?güzel? günler olsa da Fransız sağının İslâm konusundaki takıntı ve cehaletinin manevî bir çöküşün ifadesi olduğunu görmek zor değil. Hiçbir somut duruma tekabül etmeyen ?saf Fransız kimliği? iddiası bunun en veciz örneği. Allah akıl fikir versin, ne diyelim.
Bu köşe yazısı ilk olarak Vatan’da yayınlandı. E.S.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.