Genellike futbol ve basketbol ya da sportif organizasyonlar üzerine yazmayı tercih ediyordum ancak son zamanlarda medyada iyice artan çirkinlikler neticesinde bu yazıyı yazmaya karar verdim. Gün ülkenin iletişim fakültelerini, medya çalışanlarını, medyaya kaynak sağlayanları elekten geçirme günüdür. Artık yozlaşma sınırları zorlamaktadır. Sadece yaşayan insanlar değil, bu dünyadan ayrılanların dahi özel hayatları zan altına sokulmaktadır. Son 1-2 aylık zaman diliminde neler yaşamışız kısaca bir hatırlayalım.
En önce aklıma gelen İstanbul Bilgi Üniversitesi?ndeki ?porno? skandalı. Herkesin bir şekilde ahkam kestiği, üzerine türlü türlü beyanatlarda bulunduğu ve neticesinde en çok BİLGİ akademisyenlerini, mezunları ve öğrencilerini etkileyen bir olay silsilesi yaşandı. Olayın ?duyurulmasında? en önemli etken Cüneyt Özdemir?in yazdığı yazı oldu. Radikal?deki köşesinde daha özel üniversite diye bir şey olmadığını bile bilmeden ?canını sevdiğimin özel okulu? yaftalamasıyla yazdığı köşe yazısı, akabinde onu rating anlamında inanılmaz bir şekilde ?destekledi?.
?Reklamın iyisi kötüsü olmaz? mottosunu benimsemiş bir Televole kültürü gazetecisine doğru evrilen Cüneyt Bey?e zaten en güzel değerlendirmeyi yine Erkan?ın blogunda Melek Çetin yapmıştı. Cüneyt Özdemir kendi yazdığı yazılar yetmezmiş gibi üstüne bir de dipnot.tv adresinde yazılar yazan Yiğit Karaahmet adlı ?gazeteci? de eklendi. Kendisi santral kampüsündeki gelişmeleri takip etmek için geldiği üniversitede, sitede paylaştığı kısa cümlelerle çok farklı bir gazetecilik anlayışını gözler önüne serdi. Konuyla tamamen alakasız bir biçimde üniversitedeki kızları aşağılaması, gördüğü zenci öğrenciye yönelik olarak yapmış olduğu yorumlarla ucuz gazeteciliğin sınırlarını zorladı.
Yozlaşmadan nasibini alanlar arasında Mirgün Cabas?ı da görmek mümkün. Bu temiz yüzlü abimiz yıllardır karizmasıyla hatırı sayılır bir hayran kitlesi yaratmış durumda. Konusuna hakim ve kendinden emin duruşuyla medya mahallesinin ağır topu kıvamına geldiğini de söyleyebiliriz ancak o Arda Turan olayı yok mu, her şeyi birden değiştirdi. Twitter?a yazdığı ?Arda birazdan canlı yayında ağlayacak? cümlesiyle rating kölesi, ucuz bir bulvar gazetecisi olduğunu kanıtlamış oldu. Kanalının izlenmesi için 24 yaşında bir gencin göz yaşlarına tamah eden bir medya mensubunun Defne Joy Foster?ın ölümü üzerine iğrenç bir yazı yazan Hıncal Uluç?a yüklenme hakkı var mıdır? Takdir sizlerin.
Bu yazı da an itibariyle son durak Defne Joy?un ölümü. Ortada henüz 36 yaşında hayatını kaybeden hayat dolu bir insan var ama buna üzülmek yerine olayı farklı boyutlarıyla değerlendirmeye çalışan pek çok gazeteci ve türevi var. Oray Eğin işi Ergenekon?a kadar bağladı ve klasik Muhafazakarlar-Kemalistler-Ergenekon üçgenini bu olaya da monte etmekte gecikmedi. Radikal islamcı medya kuruluşları hemen ?Kesin alkolden öldü?, ?Uyuşturucu alırsan sonun böyle cehennem olur? formatında haberleriyle adeta ?kulluk dersi? verdiler. Hürriyet ise ?Hayattan Elendi? sürmanşetiyle aklınca yarışma programına göndermede bulundu. Hıncal Uluç ise bardağı taşıran son damlaydı. Yazıda Defne Joy?un kocasına dair kurduğu empati bir nebze olsun anlaşılabilir zira adamcağızı bundan sonra muhtemelen çok zor bir hayat bekliyor ancak son kısımda yazdığı cümlelerin herhangi bir savunması olamaz, olmamalı da. ?Su testisi su yolunda kırıldı? basitliğini gösteren ?duayenimize? ne söylesek az. Sweetheartlarıyla kanepelerde devrilen, hayatı polemikten ibaret olan, her şeyden anladığını zannedip sadece zıtlıktan beslenen bu zavallı yaşlıya Tanrı?dan bir nebze olsun akıl ve vicdan vermesini diliyorum.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Özellikle medya-tik abilerimiz için dedikleriniz ne kadar da güzel olmuş.
Açıkçası genç-heyecanlı-soluksuz haber tadında olacağız diye sünger adam modelindeler. Günün getirdiklerini hiç sorgulamadan emiyorlar içlerine. Ağır abi modelinde takılan bu medya-tik abilerimiz aslında ne kadar da kof, ne kadar sığ kalıyor, adeta bir sıkımlık.
İletim ile iletişim arasındaki farkın farkında bile değiller. Sosyal mecraları halen söylemlerini duyurmak için kullanırken çift yönlü akışın gereği “dinlemek”ten bihaberler. Zira followerlarının verdikleri cevaplardan “noluyoruz yahu”yu bir kere olsun kendilerine sormadıkları o kadar belliki.
Hadi başkalarından beslenmiyorlar bari kendilerinin akslerinden beslenseler..
hıncal uluç için diyecek birşey yok zaten. ignore ediyorum, yok sayıyorum, görmezden/duymazdan geliyorum ve evet 3 maymunu oynuyorum çünkü içimi acıttı. yazık..