Ayşe Özer: DEVRİN LALELERİ

DEVRİN LALELERİ

“Sinemadan çıkmış insanın büyük işler başaracağı umulur” der Yusuf ATILGAN, Aylak Adam isimli romanında. Sinemadan çıkmış insanın çok kısa bir süre bu ruh halinde kalabildiğine, dışarıdaki hayatın onu eski haline döndürdüğüne hayıflanır. Beyaz perdede kafasındaki sorulara yanıt bulur bazen insan, bazen de yeni soru işaretleri oluşur kafasında. Yurdunda yaşadığı hayatı bir festival filmine dönmüştür. Bittiğinde CD takıldı zanneder. “O ölürse film biter” dediği bütün kahramanları filmin daha ilk sahnesinde sokak ortasında vurulmuştur. Hayat, Yeni Dalga Akımından etkilenmiş retrospektif bir film olmuştur artık bu coğrafyada.

Bir film izlersiniz ve hayatınız değişir bazen. Sinema salonundan çıktığınızda “vay be adamlar hayatımızı film yapmışlar” dediğiniz de olur. Ofsayt Osman’ın filmin son sahnesinde “Bu da mı gol değil hakim bey?” repliğinin duyulmasının ardından Beyoğlu Sinemasında ayağa kalkan seyirciler gözyaşları içerisinde “Gol be!” diye bağırırlar. Sinemadan çıkan adam dünyayı değiştirebilir.

Bir de Tecavüzcü Coşkunlu filmler vardır. “Direnme sen de zevk alacaksın” der Belgrad Ormanının kuytu köşesinde kıstırdığı kurbanına. “İstesen de istemesen de bu iş olacak” zihniyetidir Tecavüzcü Coşkun’un zihniyeti. Anneler kızlarının gözlerini kapatırlar o sahnelerde. Film biter, filmin sonunda da belasını bulan Tecavüzcü Coşkun sokakta da dayakla terbiye edilir mahallenin abileri tarafından. Sahneler çok gerçekçidir.

Sinemalar yıkılır, gelir yeniden dağıtılır, şehrin dört bir yanında AVM’ler yükselir. AVM sinemasında frigocu yoktur. Sokak ortalarından tabureler kaldırılır. İçeriden oryantalizm tabure sevmez, taht sever, taht-ı revan sever. Reklam arasında beyaz perde birden bağırmaya başlar, sistem subliminal mesajlar gönderir belleğimizin altına. Yer gösterici olan halk, o salonda oynatılan bütün filmleri görmüştür.  Hepsinin sonunu bilmektedir ve tepesi attığında yer göstericinin son kozunu oynar, kulağınıza eğilir ve fısıldar: katil uşak!

Tarihteki benzeri de 12 yıl sürmüş olan bir Lale Devridir yaşanan. Lale Devri çocuklarısınız siz, zamanınız geçmiş. Rant şarabından kim bilir en son hangi şanslı içmiş? 1000 liralık altın yaldızlı kadehlerde içilir rant şarabı. “Bizdeki bu ağaç sevdası zamanında astığınız fidanlar için” diye haykıran gül yüzlü çocukları vurulur en sevdikleri sokakların ortasında. Rant, tek kutsalı haline gelir kitlenin yarısının. Onlardaki bu Osmanlı sevdası zamanında diktikleri laleler içindir. Başkaları adam gibi yaşasın diye gülünün solduğu akşam adam gibi ölenler yediveren gülleri gibidirler oysa ki. Yeni kuşağın Ali İsmailleri, Ethemleri, Abdocanları olurlar. Yeniden doğarlar ölümlerde.

Halklar bu filmi çok gördü, sonunu bildiği filmi izlemek keyif vermiyor. Bitsin diye bekliyor ki, kendi filmi başlasın, onun sonunun mutlu son olduğunu biliyoruz hepimiz. Siz devam edin, biz patlamış mısır almaya gittik gelicez.


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.