Je suis Charlie!
Bir yabancı dil öğrenirken ilk öğretilen cümlelerden biridir: “benim adım falan”. Tanışma diyalogları yeni başlayanlar için bir ön derstir. Kendi toplumunun içindeki birçok farklılıkla bir arada yaşamayı içine sindirmiş bir grup insan, ayakkabısının altı delinmiş halde yerde yatan bir evladının ardından haykırır: “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz!” Televizyon ekranlarından hayli milliyetçi bir ses yükselir: “Biz Ermeni değiliz efendim, ne münasebet!”. Muhafazakarlık big bang’den sonrasını anlamayı reddetmektedir. Çocuklarına kahramanlıklarını veya yeteneklerini gördükten sonra isim koymayı adet edinen terbiye, halkının, yitirdiği evladının ardından adını haykırmasına tahammül edememektedir. Kendi “kahramanlıklarının” adını haykıran beyaz bereliler sarar etrafı, bayrak önünde hatıra fotoğrafı çektirilir. Adı konmamış, yasaklanmış yaslar ülkesinde herkes hökümet kararıyla istediği her şeye ağlayabilir. Büyük insanlığın bilmediği yepyeni bir dil konuşulmaktadır yüksek rakımlı tepelerde.
Anadilde eğitimden önce yıllarca tartışılan anadilde ibadet mevzusu, “Tanrı uludur” ezanlarına indirgendiğinden midir herkesin başının üstüne astığı kitabı hiç anlamaması? Çocuklarına Kurandan isim seçerken anlamını bilmediğinden “ile” bağlacının veya “üzerinize” kelimesinin Arapça karşılığını isim diye koyan kitle Kafirün suresinden bihaberdir. Yeryüzünde konuşulan bütün dilleri bilen yaratıcının, kendisine illa ki Arapça ibadet edilmesini emretmiş olması kara bayraklı, yüzü kara adamların işine gelmektedir. “Sizin dininiz size, benim dinim banadır”.
Güldüren insanların hepsinin derin bir hüznü vardır, gözlerinden okunur. Gülen ayva, ağlayan nar öyküleriyle büyümüş bir kuşağın yeni kuşak çocukları mizahla direnir sokaklarda. Orantısız zekanın karşılığı yoktur hiçbir açık kitapta. Prompterda yazılar, toplantılarda hesaplar karışır. Kendi var oluşunu hiçbir şekilde bir yere konumlandıramayan köksüz adamlar radikal örgütlerde kafa keserken, yaşam alanlarımızın hepsinden yavaş yavaş çekilmemiz istenmektedir. Öyleyse her ziyaret ettiği ülkede o ülkeyi sevdiğini ifade eden tişörtleriyle gezen bir Japon turist edasıyla bütün coğrafyaları yaşam alanımız kabul edip sahip çıkmanın zamanıdır. Yeni başlayanlar için yeni dünyanın dili tam da budur. İnsanı insan yapan zulmün karşısındaki tavrıdır. Ve her yeni dilde ikinci öğretilen diyalog yol tarifidir. Önce adımızı demeyi öğrenelim hele. Her ne kadar Doğulu gırtlağımız “hı” sesine alışkınsa da, yine de kırık bir Fransızcayla: Je suis Charlie!
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.