Faşizm arzusu
Wilhelm Reich “Faşizmin Kitle Psikolojisi” eserindeki tezlerini Almanya’da faşizmin önü alınamaz yükselişi esnasında, 1930’larda kaleme aldı. Ne marksist yaklaşımın sosyal sınıflara dayanan izahı, ne Adolf Hitler’de vücud bulan kişi kültü, ne saf kitlelerin kötü niyetli politikacılar tarafından aldatıldıkları iddiası, ne de olan bitenden bihaber oldukları safsatası faşizmi anlamak için yeterlidir, der Reich. Ona göre, faşizm arzulanır. Kitlesel mistik törenler, faşizm de dâhil, sıradan insan kalabalıklarının binlerce yıldır baskılanan biyolojik dürtüleri ve tatminsiz orgazm birikimiyle oluşan irrasyonelliğinin açığa çıkmasını sağlar. Kalabalıklar, tarihin bir evresinde koşullar elverdiğinde arzuladıkları faşizmi yaşama imkânı bulurlar.
Faşizmin, bu memlekette de geçerli olan boyutlarından biri bu içgüdüsel, sürüsel, ayinsel tınıları. Devasa AKP mitinglerini, ayılan bayılanları, ulu önderin sözel linçlerine kitlenin verdiği akisleri, her fırsatta atılan nutukları, “zapt etmekte zorlanılan kitle” tehditlerini, kefenli teşrifatçıları ve baskı imparatorluğunu görünce Reich’ın tahlilleri ziyadesiyle oturuyor buraya.
İşin bir de “yerel, millî” boyutu var. İttihatçı-Kemalist tasavvurun icadettiği ulusun temeli Sünnî İslâm’dı. Ve bu ilkeden hareketle diğer farklı kimliklerin sürülmesi, yok edilmesi, yok sayılmasıydı. Zira Sünnî İslâm ulusu oluşturabilecek tek kapsayıcı uhuvvet, yegâne ortaklıktı. Ancak kurucu unsurun kamusal alanda yeri yoktu. Siyasî İslâm’ın tek başına iktidar olması ve Müslümanların kudretlenmesiyle homojen ulus çatırdadı, temelindeki Sünnî İslâm’ın kamusal yasağı kalktı. Bugün ulusun dinî temeli iyice belirgin. İktidar, temsil etme iddiasında olduğu çoğunluğun dinini ve o çoğunluğun arzularını, çökmüş olan toplumsal birlikteliğin yerine ikame etmenin cazibesini hazla yaşıyor ve yaşatıyor. Cumhuriyetin Sünnî temelli ulusunun laik supabı atınca cibilliyet, öz ortaya çıkıverdi. Yeni Türkiye denilen Sünnî Türkiye!
Ne diyor ideolog Davutoğlu? “Bir gün herkes AK Partili olacak”. “Bizim için vatandaşlarımız siyaseten ikiye ayrılır: Bugün AK Partiye oy verenler, yarın verebilecek olanlar; AK Partililer ve potansiyel AK Partililer”. “Vatan al ve turuncu bayraklarla donatılacak”.
Çöken Eski Türkiye’nin ulusal tasavvurunun yerine çoğulcu bir birlikteliğin temelini atmıyor. Kitlesinin dışında kalanlarla empati kurmuyor. Öyle oluncaİttihatçı-Kemalist faşist eğilim başını doğrultuyor ve iktidarla birlikte Türkiye’yi içine çekiyor. Üstelik ilk kez kitlesel destekle. Erken Cumhuriyet dönemindeki toplum mühendisliğinin kitlesel desteği yoktu, mevcut iktidarın var. “AKP derin devletle ittifak kurdu” lafının ardında kitlesellik garantisi var. Zira sonuçta faşizm, otoriterliğe meyyal, otoriteye medyun, onları “ölesiye” sahiplenen bir kitleyle var olur.
Artık müzmin hınç alma güdüsü olur, Selefîlik olur, her farklı olana düşman erillik olur… Ya da rant/talan/gasp temelli kaynak kullanımı âdetinin önüne, tüm denge/denetleme/danışma mekanizmalarının iptal edilmesi sayesinde açılan uçsuz bucaksız alandan nemalanarak zenginleşen ve tüketimle âdeta sarhoş olan kitleler olur… Doğa düşmanlığı olur… İktidarın yeni beyinlerinin ısrarla altını çizdiği “yolsuzluğu biliyor ama görmezden geliyorlar” savunmasındaki suç ortaklığı itirafı olur… Bu topraklarda işlenmiş ve asla yüzleşilmemiş kitle katliamlarının kılıfı olur… Bunların hepsi birden olur… Ölümcül olan, türdeş çoğunluğun, AKP söylemi ile muktedirin kişiliğinde vücud bulan sürüsel, ayinsel tecellisi. Hoşgeldin Yeni Faşist Türkiye.
Ne var ki beride, vicdanlı dindarları da kapsayan ve asal çoğunluk olan Kalan Türkiye var. O Türkiye “cinler şişeden çoktan çıktı, ne faşist restorasyon ne de Eski Türkiye mümkün artık ” diyor.
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.