Ayşe Özer: Vicdan kaç odaya sığar?

Vicdan kaç odaya sığar?

“İnsan, ayrılıkla ve ölümle yüz göz olamaz” demişti bir şair. Her seferinde yine aynı yerinden yakalar insanı ayrılık da, ölüm de. Vicdandır, ne yana dönsen batar. Vicdanın bir anatomik karşılığı olsaydı, o işte şiirin, aşkın, acının değdiği yer olurdu herhalde. Beyinle kalp arasında bir yerde, iman tahtasının oralarda. Camiden sorsak gösterirler belki. Bunca zulmün olduğu coğrafyada, gece yastığa başını rahat koymayı marifet sayanların ülkesinde kaç kişi kaldı ki Münkir ile Nekir’i iman tahtasının üstünde hissetmeyecek? “Hani bunun ilk sahibi?” diye naralar atan cemaat-i müslümin, dünya denilen gölgelikte Acun’un ütopyasının peşinde koşup, adım attıkları çiftlikte ilk olarak inekleri satma peşinde. Gelişme çağlarını çoktan tamamlamış, ancak boyları uzadıkça uzayan adamların yükseldikleri zeminin altında yüzme bilmeyen evlatlar boğulmakta. Acının kiracıları değil, mülk sahibi olanların bu sene TÜFE sepetine tenis değil de, golf topunu koyalım efendiler. Zira Soma’da golf sahası yokmuş, haşa huzurdan.

Kirada oturmak zor zanaattır. Ev sahibiniz duvarlara çivi çakmanızı, parkeleri çizmenizi istemez. Kirasını ödediğiniz halde kendi öz evinizde parya muamelesi görür, duvara bir tablo asamazsınız, koltukların altına halı yapıştırırsınız ki aman parkeler çizilmesin. Hele yalnız yaşayan bir kadınsanız bir de eve giren çıkan insanların cinsiyetleri meselesi gündeme gelir. Kaç yıl Keçiören’de kirada oturdum oradan biliyorum. Lojman verdiler yok ben illa kirada oturayım dedim. Zira mülkiyet hırsızlıktır, lojman gridir, ev sahibi kesin hacıdır.

Adalet mülkün yani devletin temelidir, mülk sahibinin tarlasına dozerlerle girilip dümdüz edilir ölmez ağaçlar. Dağ taş zeytine kesmiştir, enerji ihtiyacı baş göstermiştir. Isıtılması gereken 1000+250 odalı bir saray vardır, oysa Yeni Türkiye eskisinin müştemilatı bile olamıyordur o sırada. Atatürk Orman Çiftliği arazisinin orta yerine kondurulan devasa yapının mimarlarına kimse sormaz “hani bunun ilk sahibi?” diye. Devletin itibarının doğalgaz faturasından hep millet sorumlu, nasıl ısınacaktır o koca duvarlar? Melih Gökçek bu bina için de kota uygulamakta mıdır ön ödemeli doğalgaz alımlarında? Sadece vicdanınızın bulunduğu odada yakın kaloriferinizi, parası neyse biz öderiz.

Neredeyse bütün kamu binalarının kiralık olduğu, madenlerinin devlet eliyle kiraya verildiği, işçilerinin taşeron sistemiyle köleliğe mahkum edilip emeğinin kiralık hale getirildiği düzende, taht misali o musalla taşında bir namazlık saltanatın yolunu gözlemektedir mutsuz çoğunluk. Bir seçimlik saltanat uğruna Ya Rab, ne güneşler batmaktadır.

93’te sıcak bir Temmuz akşamıydı. Bir otel yandı Sivas’ta. İçinde 35 canı gitti ülkenin göz göre göre. İtfaiye geç geldi ama bu sefer dayak yemedi itfaiye erleri. Herkes rolünü iyi becermişti. Kendini korumak için elinde bir fırçayla bekledi bir koca şair. Geçici bir konaklama için bulundukları o gölgelikte yoldaşlarıyla birlikte, bir ferah nefes göremeden, şiirsiz, aşksız, acısız adamların salyaları arasında hep “bir acıya kiracı”. Vicdana sığmaz bu acılar da, vicdan kaç odaya sığar? Sizin vicdanınız o 1000+250 odanın hangisinde konaklıyor efendiler? Camiden sorsak gösterirler mi? Yoksa o da depozitosunu alıp terk-i diyar mı eyledi?

 


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.