Keramet sahibi bir Başbakan
Diyarbekir çıkartması, orada sarfettiği kelimeler, haber ettiği yenilikler Tayyip Erdoğan?ı, kızlı-erkekli çıkışıyla kendi kendini düşürdüğü gayriciddiyetten kurtardı bir bakıma. Devlet adamlığı, doğru zamanda doğru adımlar atmayı bilen siyasetçi kimliği öne çıktı. Basında ise her attığı doğru adımı büyütmek için alesta bekleyen zevat yine kerametine methiyeler düzdü. Oysa acaba Başbakan, iktidarının başındaki ?bir adım önde olma? ve inisiyatif alma halini mi sürdürüyor yoksa tam manasıyla kontrol edemediği dinamiklerin ardından mı koşuyor?
AKP 2002?den bu yana Türkiye?nin demokratik değişiminin baş aktörü konumunda. AB esinli reformlar sayesinde askeriye ve kemalizmle hesaplaşması, buna koşut olarak da dindar kesimi kamuya taşıyarak iade-i itibarda bulunması demokratik icraatının temel dayanaklarıydı. Bu müktesebatın yanı sıra müzmin muhalefet boşluğu, demokrasi alanının genişlemesini tamamen AKP?ye ihale etti. Parti kendi tabanının önünü açarken kemalist tasavvurun dışladığı, yok saydığı diğer itibarsızlar da açılan kapılardan daldılar. Son yılların en yaygın siyasî kelimelerinden birinin ?açılım? olması tesadüf değil.
Dolayısıyla, iktidar olan AKP aynı zamanda ezber bozan bir muhalefet idi. Bu şizofrenik durum, değişimi, reformu, hatta 2011 seçimleri sonrasında siyasetin tamamını, sadece AKP?den beklemeyi beraberinde getirdi. Alışkanlık bugün de sürüyor. Oysa hem AKP dönüştü, hem yeni aktörler siyaset alanına katıldı.
AKP?nin dönüşümü merkeze yani devlete iyice yerleşmesi ve buna koşut olarak hükümetin icraatının had safhada kişileşmesiyle tezahür ediyor. Bu tabloda, bırakın ezber bozmayı veya reformu, siyasete bile asil anlamında yer yok. Tekadam ve yakın çevresinin tahayyül dünyasıyla sınırlı olan, el yordamı, kısa vadeli manevralar, içeriyle ve dışarıyla irili ufaklı kavgalar ve deneme yanılma kalıbıyla yapılan işler var. Önümüzdeki seçim maratonunu da eklersek uzun erimli plan ve programlar yerine ad hoc icraattan öte pek bir şey yok. İşte bu çerçeveden bakınca AKP?nin muhalif hâli çoktan bitti. Ama belki ön alan iktidar hâli de bitti.
Başbakan?ın Diyarbekir adımına buradan bakınca görüntü berraklaşıyor. Keramet sahibi Başbakan görüntüsünün ardında yeni aktörler, yeni siyasetler ve yeni itirazlar var.
Bir defa, Öcalan?ın liderliğinde Kürt siyaseti ateşi keserek dönüştü. Ön alan, siyaset üreten ve memleketi siyasete davet eden bir konuma geldi. Türkiyelileşiyor, yeni anayasada en cesur ve demokratik teklifleri masaya getiriyor, memleketin bütün sorunlarıyla ilgili soru önergeleri veriyor.
İkincisi Gezi itirazı ve ikazı. ?28 Mayıs? tüm gayrimeşrulaştırma çabasına rağmen yeni ve geri dönüşsüz bir dinamik olarak siyaset alanında yerini aldı. Farklı biçimlerde ve farklı konularda işlemeye devam edecektir.
Devlet partisi olmuş, lidere kayıtsız biat eden ve yeni toplumsal dinamiklerin önünden değil arkasından koşan bir parti görünümü veren AKP?nin, onlarla sinerji yaratması kolay mı?Hükümetin çözüm ve barış inşası konusunda aylardır doğru ve güçlü adım atamadığını hatırlayacak olursak Diyarbekir, Tayyip Erdoğan?ın kerametinden ziyade yanılgıdan geri dönme ve barış inşasını yanılarak öğrenme adımı. Tıpkı demokratikleşme paketi gibi. Bu arada kaybedilen zaman ise cabası.
Diyarbekir sonrasında hükümetin Kürt politikasını yapanlardan Yalçın Akdoğan Başbakan?ın ?dağdakiler inecek, cezaevleri boşalacak? sözünü ?temenni? olarak düzeltirken lafı silâhsızlanma ve PKK?nin kendini feshetmesi koşuluna kadar getirdi. Oysa barış inşası süreçlerinde silâhsızlanma ile müzakere birbirine paralel ilerler. Öğrenmenin sonu yok.
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.