Cengiz Aktar: [Kıbrıs’ta] Çözümler er veya geç gündeme gelecek

 Çözümler er veya geç gündeme gelecek

 

Hükümetin 2023-2071 ufkunda Kıbrıs yok. Geçen hafta oradaydım. Kuzeyde CTP’nin kadrolarını gençleştirmeye çalıştığını, hükümet partisi UBP’nin hızla AK Parti’nin kontrolüne girdiğinive toplumun kolonyal gücün dayatmalarıyla cebelleştiğini gördüm. Hızla Türkiyelileşen kuzeye anakaradaki okul kargaşası da yansımış. 1974 işgalinde dahi açılan okullar bu yıl ilk kez açılamamış.

 

Güney daha hareketli. AB Dönem Başkanlığı’ndan değil, ekonomi ve şubattaki  başkanlık seçimleri nedeniyle. Yunanistan’a yatırım yapan güneyin bankaları oradaki krizin kurbanları. Güneydeki bankalarda paralarını aklayan Ruslar ise Yunanistan krizinin dolaylı mağdurları. Bu dolapları döndürebilmek için Kıbrıs Cumhuriyeti (KC) bu yaz yakın dostu Rusya’dan 2.5 milyarlık bir malî desteği koparmıştı. Ama bu taşıma suyun arkası pek gelecek gibi gözükmüyor. KC de sonunda AB ve İMF’den destek almak zorunda kalacak. Dolayısıyla birkaç ay sonraki başkanlık seçimlerinin ana konusu ister istemez ülkenin içinde bulunduğu malî durum. Şubat seçimi için ortaklıklar ve pazarlıklar bu çerçevede sürüyor. Seçimin güçlü adayı, liberal DİSİ partisi başkanı Nikos Anastasiadis hafta içinde tamamen çözüm karşıtı, milliyetçi eski başkan Tasos Papadopulos’un partisi DİKO ile seçim ittifakı yaptı. Ama ittifak yanıltmasın zira müstakbel başkanın çözüm konusunda ne düşündüğü belli. Türkiye’yi, hoşuna gitmese de birebir ilgilendiren bu politikanın ne olduğuna bakalım. Niyazi Kızılyürek Anastasiadis’in birkaç ay önce yazdığı makaleyi türkçeye çevirip 19 ağustos’ta Yeni Düzen gazetesindeki köşesinde yayımladı:

 

 ?Ulusal Konsey?de uzmanlardan oluşacak bir alt-komite oluşturmalı. Bu komite, Ulusal Konsey?in 1989 yılında oybirliği ile onayladığı Çözüm Önerilerini gözden geçirerek güncelleştirmeli. Bunu yaparken aşağıdaki noktaları dikkate almalı:

 

1)   KC’nin AB üyesi olduğunu ve bundan kaynaklanan yeni verileri

2)   O tarihten günümüze kadar Güvenlik Kurulu?nun veya BM?nin aldığı kararları

3)   Avrupa Mahkemelerinin (AİHM-ATAD) aldığı bütün kararları

4)   1989?dan sonra Ulusal Konsey?in oybirliği ile aldığı kararları

5)   8 Temmuz 2006 tarihli Papadopulos-Talat anlaşmasını

6) Kıbrıs?ın Münhasır Ekonomik Bölgesi?nde doğal gaz bulunmasıyla ortaya çıkan yeni jeo-stratejik durumu

7)    Avrupa?da ve dünyada şekillenmekte olan ortamı.

 

Alt Komite, her konuda çeşitli ve alternatif öneriler hazırlarken aşağıdaki konulara ağırlık vermeli: Kıbrıs Cumhuriyeti?nin federal devlete dönüştürülmesi esasları ve devletin aşağıdaki yetkilerinin garanti altına alınması:

 

a)   Tek uluslararası kişilik, tek egemenlik ve tek yurttaşlık

b)   Çözümün yaşayabilir ve sürekli olması

c)   Toprak, nüfus ve ekonomik birlik ve bütünlüğün sağlanması

d)   Savunma ve güvenlik: limanların, hava alanlarının ve federal devletin sınırlarının korunması

e)  Ülkenin, AB, BM ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil yetkisi sadece federal devlete ait olmalı ve bu kuruluşlara etkin bir şekilde katılmalı

f)  Merkezi organların ve kurumların demokratik işleyişinin ve demokrasinin garanti altına alınması. Bütün yurttaşların insan hakları güvence altına alınmalı

g)   Doğal zenginliklerin ve deniz yataklarının değerlendirme ve kullanımı sadece federal devlete ait olmalı

h)   Federal devletin güçlü bir yapıya kavuşması için mutlak surette gerekli görülen diğer yetkiler.

Aşırı yetkilerin merkezde toplanmasının ciddi sorunlara yol açacağını düşünüyoruz. Merkezî yapıyı güçlendirmek gerilim, tıkanıklık  ve işlevsizlik tehlikelerini arttıracak. Bu da devletin yaşamını ve sürdürülebilir olmasını tehlikeye atacak. Böyle bir gelişme yurttaşların gündelik yaşamına ve refahına olumsuz yönde yansıyacak ve ayrılma eğilimleri içinde olan veya iki-devletliliği savunan güçleri güçlendirecek.

 

Bütün bu nedenlerden ötürü eyaletlere geniş yetkiler verilmesini öneriyoruz. (…) Özetle, merkezi hükümete aşırı yetkiler vermek veya yönetimin başındakilere aşırı yetkiler vermek kanaatimizce olası bir çözümün reddedilmesine veya kurulacak devletin süratle çökmesine yol açacak ki, böyle bir gelişme büyük felaketlere neden olur.?

 

Anastasiadis başkan seçilirse federal devletin güvenliğini garantiye almak için NATO üyeliği hedefliyor ve iki toplum, Türkiye, Yunanistan, AB ve BM’yi kapsayan genişletilmiş müzakere öngörüyor.

 

Bu hamleler karşısında Türkiye’nin politikası var mı?  Hükümet ‘küresel oyuncu’ olduğundan bu yana Kıbrıs gibi ‘minör’ işlerle uğraşmıyor. O minör sorunlar onyıllardır belki daha fazla, oldukları yerde dursalar da. Adanın vilâyetleşmiş kuzeyi Türkiye için bir idarî başağrısı. Güneyle olan ilişki ise güney karasularındaki Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılayacak boyutlardaki fosil yakıtlarla ilgili mızıkçılıkla belirleniyor. Hasılı kelam ‘çözüm’ü çoktan defterden silmiş Türkiye karşısında Anastasiadis muhatapsız, Kıbrıslı Türkler de öyle…Ama sanki gerçek dünya öyle değil. Hafta sonu güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı Erato Markulli, State Department’da  Phil Gordon ile yaptığı görüşmede doğalgazın adada çözüm için bütün tarafların kazanacağı yeni bir faktör olduğu ve bu amaçla ABD’nin güneydeki seçim sonrasında bu hedef doğrultusunda destek vereceği haberi geldi.

 Bu yazı ilk olarak Taraf gazetesinde yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor..

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.