Haluk Şahin (@wiseoldturk)’ün Kitap Postası için yazdığı Metin Erksan yazısı…

HALUK ŞAHİN

ARRİVEDERCİ, METİN ERKSAN

?Kreşendo!?

Alkışlar.  Bir an sessizlik:

?Babafingo!?

Alkış ve kahkahalar!

?Konşimento!?

Ama ne ?konşiMENto?!  Üçüncü hecenin üzerindeki vurgu o kadar belirgin ki anadili İtalyanca olan birinin ağzından çıkmış sanırsınız.

?Sardunya!?

?Röveşata!?

?La Skala!?

Büyükdere?de Andon?un lokantasında başlayan yarışma lokanta kapandıktan sonra yarı karanlık Boğaz sokaklarında devam ediyor.  Kendimizi bu oyuna o kadar kaptırmışız ki, vaktin geceyarısını geçtiğinin farkında değiliz.  Tam söz bitti sanırken biri patlatıveriyor İtalyan?ca kelimeyi ya da film adını:

?La Notte!?

Dört yarışmacıyız, bir de hakem.  Yarışmacılardan Metin Erksan ile Tarcan Günenç bir takım, Hilmi Yavuz ile ben öbür takım!  Rua Tezcan da hakem.

1980?li yılların ikinci yarısında olmalı!

İtalyanca sözcük bilgimizi yarıştırıyoruz.  Yemekte güzel güzel başka şeylerden konuşurken bu oyun nereden çıktı hatırlamıyorum.  Büyük bir ihtimalle Tarcan?ın hınzırlığıydı.  Metin ?abi?sini konuşturmaya, onun gizli, mizah yeteneğini kaşımaya  bayılırdı.  Hilmi Yavuz zaten bu işlerin ustası.  Herhangi bir söz yarışmasında kaybetmesi çok zor.  Eh, o gece ben de formdayım, ben de patlattıkça patlatıyorum.

?Konçerto!?

Meğer ne çok İtalyanca bilirmişiz!

Başka dillerde, örneğin Fransızca?da bu türden yarışmalar yapmak üzere sözleşmiştik, ama olmadı.  Böyle yaşam harlamaları önceden hazırlanmıyor.  Bir bakmışsınız çıra gibi tutuşmuş odunlar, alevler gökyüzüne tırmanıyor!

Geçen hafta sonu kaybettiğimiz Metin Erksan?ın bu gibi yönlerini pek az kişi bilir.  Fazla bileni yoktu.  Hele son yıllarda iyice ortalıktan çekilmişti.  Sinemacı oğlum Emre?yi el öpmek (ve el almak) üzere ona götürmeyi tasarlıyordum ne zamandır.  Olmadı.

Evet, zaman dar;  bazı şeyleri çok fazla ertelememek gerekiyor.

*

O gece İtalyanca sözcük oyunu başlamadan önce Tarcan anlatmıştı.  Metin Erksan?ın kitaplarla dolu evine elektrik tamiri için gelen gence Tarcan sormuş:

?Metin Erksan?ı tanır mısın??

Metin Erksan da odada olduğuna ve genç hiç tınmadığına  göre tanıması küçük olasılık.  Ama yanıt:

?Tanırım.?

?Kimdir??

?Sinema yönetmenidir.  Sosyal içerikli filmler yapar!?

Metin Erksan?ın ansiklopedik olarak böyle tanımlanmasına çok gülmüştük. ?Sosyal içerikli filmler? yapan bir adam!

Bu tanımı çok dar bulup gülmüştük ama, onun sinema dilinin bir yere gelip tutulduğunu da farketmiştik 1970?lerin ortasında TRT için filmler yaparken.

Büyük yönetmenin dili çözülecek miydi?   Yeniden konuşabilecek miydi?

O olgunluk başyapıtını,  yürekten bağlı olduğu ve o yüzden çok eleştirdiği bu toplumun önüne koyabilecek miydi?

Ne yazık ki olmadı.  Ama o güne kadarki birikimi onu bugünlere ve oradan da yarınlara taşımaya yetti.

*

Metin Erksan?la beni Halit Refiğ tanıştırmıştı.  İkisi de Kemal Tahirci, ikisi de Ulusal Sinemacı, ikisi de cinsellikte sıradanlığın sınırlarını hafiften zorlamayı seviyor.  İkisi de iddialı, ikisi de entelektüel donanımlı, ikisi de konuşmalarında hayatı kalın fırça darbeleriyle, gerekirse ayrıntıları karalayarak anlatmayı seviyor. İkisi de ?Batı? düşmanı, ama ikisi de ?Doğu? adına yutturulmaya çalışan bağnazlıklardan ve kabalıklardan nefret ediyor.

Fırtınalı bir ilişkileri vardı.  Küsüp barışırlardı aradabir.  Eminim yazışmışlardır.  Keşke birisi onların ilişkisi üzerine bir film yapsa.  Belgesele razıyım ama senaryolusunu tercih ederim.

Onların ilişkisinde, 1960-80 yılları arasında Türkiye?nin ?Vay ya, 1960?tan sonra her şey ne kadar farklı görünüyor.  Peki ben aslında kimim, neyim?? sorusuna yanıt arayışının çalkantılarını da buluruz.

İkisinin savunduğu Ulusal Sinema tezi aslında bu büyük sorunun sinema için sorulmasıdır: ?Çok farklı bir toplumsal geçmişten gelen ben bir Türk sinemacısı olarak neyi nasıl anlatmalıyım??

Bizde bazı kalın kafalıların sandığı gibi, bu  gerici değil, çok çağdaş bir sorudur, sıcak tartışmadır.  Godart da benzer sorular soruyordu o sıralar, Latin Amerikalı sinemacılar da.

Hollywood ve küreselleşme bastırırken okyanusun içinde bir bardak su gibi kaybolup gitmek mi, yoksa en azından bir sünger parçası gibi, kendin kalarak yüzmek mi?  Öyle yüzmeye çalışmak mı?

Bu soru, başka kavramlarla ifade edilse de, ?güzel ve yalnız ülke?miz için geçerliliğini sürdürüyor.

Uçup giden Metin Erksan?ın artık kendisini aşmasına gerek kalmadı!

?Arrivederci!? Metin ?Abi?.


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.