Cengiz Aktar: Yeni teşvik paketi: Acele kalkınma

Yeni teşvik paketi: Acele kalkınma 

Aybaşında hükümet bu yılın başından itibaren geçerli olacak yeni bir yatırım teşvik paketi açıkladı. 2004?te çıkan 5084 sayılı teşvik yasasından bu yana giderek derinleşen bir bölgesel teşvik politikası ortaya koyuluyor. Yeni paket muhtemelen Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve ayrıntılı düzenlemesi, belli ki teşvik teknikleri üzerinde çok çalışılmış. Önceki uygulamalardan, teşvikin fabrikayı teşvik verilen bölgeye göç ettirmesi gibi bazı dersler çıkarılmış. Hayırlara vesile olur inşallah.

Yeni paketi değerlendirebilmek için önümüzde 2009?da başlayan uygulama ve AB kıstasları var. Düzenlemeye bu pencerelerden bakınca yaklaşımın ve işin felsefesinin sorunları ortaya çıkıyor.

2009?da başlayan uygulama bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltmak; rekabet gücünü artıracak, teknoloji ve ar-ge içeriği yüksek büyük ölçekli yatırımlara destek olmak, sektörel kümelenmeyi desteklemek ve desteklenecek yatırımlarda ekonomik ölçek kıstaslarını öne çıkarmayı hedefliyordu. Bugünlerde kulağa hoş gelen ama pek de inandırıcı olmayan yerli malı üretimi, 2009?daki teşvik politikasında büyük proje yatırımları adı altında vardı. Teşvikler yerli motorlu kara taşıtı, tekstil, hazır giyim, deri, madencilik, tıbbi aletler, ilaç, hassas ve optik aletler, elektronik hava aracı, uzay taşıtı, makine, demiryolu, liman, transit boru hattı taşımacılığı ile kimya sektörlerini kapsıyordu.

Dolayısıyla hükümetin belirttiği cari açığın, aramalı ithalatını yerli üretimle ikame ederek azaltılması ve bölgeler arasındaki gelişme seviyesindeki uçurumun azaltılması hedefleri yeni değil. Sadece, ithalatı ithal ikamesiyle azaltarak cari açığı düşürme hedefi hükümet açısından daha acil bir hal aldı, o kadar. Ancak ithal ikamesi için gereken vasıflı ve üretken eleman ile ar-ge, kısa vadede elde edilecek şeyler değil.  Kaldı ki 2009 düzenlemesi hedeflerinin değerlendirilmesini yapabilmek için yeterli bir zaman aralığı yok.

Bakalım ikinci hedef olan bölgeler arasındaki gelişme seviyesi düzeltmesine. Bu da son derece zahmetli, kapsamlı ve uzun soluklu bir politika hedefidir. Hele Türkiye gibi aşırı merkezî bir ülkedeki uygulama sonuçlarını görüp değerlendirmek çok zaman alacaktır. 2009?daki yaklaşımda bölgesel ve sektörel temelde desteklenecek yatırımlar AB uyumu çerçevesinde gerçekleştirilen 26 bölgeyi esas alıyordu. Yaklaşımda 26 bölge sanayi yoğunluğu ve teknoloji birikimlerine göre dörde ayrılıyordu.  Misâlen birikimi en az olan ve ülkenin doğusuna tekabül eden üç ve dördüncü bölgelerde tarım ve tarıma dayalı imalat sanayi, hazır giyim, deri, plastik, kauçuk, metal eşya gibi emek yoğun sektörlerin yanı sıra turizm, sağlık ve eğitim yatırımları teşvik ediliyordu.  Diğer bir deyişle bölgelerin enerjisini açığa çıkarmaya daha özen gösteriliyordu.

Yeni düzenlemeyle, daha yeni hayata geçen 26 bölgeden vazgeçildi ve 81 ile dönüldü. 26 bölgede daha yeni oturmaya başlayan, meseleye bölge ölçeğinde bakmaya başlayan Kalkınma Ajansları muhtemelen merkezin taşeronluğuna indirgenecek. Yeni düzenleme konusunda ajanslara hepi topu üç günlük bir görüş bildirme süresi verilmiş!

Her şeyden önce bu uygulama AB uyumundan açık bir sapmadır. AB üyesi olmayan İsviçre, İzlanda, Liştenştayn ve Norveç?i de kapsayan ve Bölgeler Avrupasının belkemiğini oluşturan bu yapılanma iktisadî, siyasî ve beşerî anlamda kıtanın istikbalidir. Yerindenlik ve yurttaşa yakınlık ilkelerinin iyi yönetişimi sağladığı bu adem-i merkezî yapılanma buralara daha çok uzak. AB coğrafyasında ve rekabet ettiği ülkelerle karşılaştırıldığında aşırı merkezî bir yönetime sahip olan Türkiye?de 26 bölge sınıflandırması ve bu temelde kurulan Kalkınma Ajansları adem-i merkezî yönetim gereksiniminin ilk ve biricik uygulaması olarak ortaya çıkıyordu. Bu süreç yeni uygulamayla akamete uğramış gözüküyor.

Üç büyük il dışında kalan irili ufaklı 78 ili üçer-dörder biraraya getiren bölge sistemi merkez-çeper ilişkisine yeni bir boyut kazandırıyor ve bu iller arasında bir dayanışma mekanizması oluşturuyordu. Şimdi yeni pakette her türlü faaliyet her kentte yapılabilecek olması geriye düşmüş olan illeri elinden tutup yukarı çekmekten çok uzak olacak. Misâlen bir Bayburt, bir Hakkâri kendi başına ne yapabilir?

Ülke ortalamasının altında kalan iller 2009 düzenlemesinde olduğu gibi yatırım çekmekte zorlanacaklar. 2009 teşvikiyle bu illerde yatırım artmış olsa da 11.382 teşvik belgesi ve 157 milyarlık yatırımın %60?ı yine gelişmiş illere yapıldı. İlâveten Kürt illerinde süregelen siyasî sorun hangi teşvik paketi olursa olsun uygulamayı kolaylaştırmayacak.

Sonuçta ithal ikamesi ve bölgesel kalkınma hedeflerini yakalamakta zorlanacak olan yeni düzenlemeden geriye ne kalır? Öngörülen genel, bölgesel, büyük ölçekli ve stratejik yatırımların teşviki çerçevesini gözönünde bulundurunca maksadın uzun vadeli, bölgesel ve KOBİ temelli olmadığı görülüyor.  Aksine kalkınma iddiasının, ne pahasına olursa olsun, plansız ve programsız, ithal ikamesini hızla know-how getirecek büyük yabancı yatırımla gerçekleştirmek amacı seziliyor. Yani iş piyasası, vergi, tasarruf, eğitim, ar-ge, adem-i merkeziyet, çevre ve rekabetçilik konularında yapısal reform yapmadan?

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.