Fransız kaldım: ?Senin adın ne??
?Adım gibi eminim? derler ama ben Türkiye?de adımı şaşırıyorum. Bir değil, bin tane adım var.
Annem bana kısacık, dört harfli bir isim verdi: Anne. Babaannemin adı. Okulda adını deftere yazabilen ilk çocuklardan biri oldum. (En küçük kardeşimi düşünüyorum şu an. Garibimin adı tam 13 harf içeriyor… Okulda ne zorluk çekti!) Üstelik ismimin söylenmesi, yazması kadar basit: ?An?. Fakat belki kısacık olduğu için, yada belki Türkçe?de ?anne? sözcüğünün başka bir anlamı olduğu için adım kolay anlaşılmıyor.
Onun yerine çeşit çeşit ?isimler? tercih ediliyor: Eni, Ani, En, Ane, Anna… Bir defa birisi bana ?Size Hande desem olur mu?? dedi. Bu nasıl bir soru? ?Aaah merhaba Ali Bey! Size Albert desem olur mu?? gibi tuhaf bence. Bir başka gün, Istanbul Atatürk Havalimanının pasaport kontrolündeki bir polis, gülerek bana ?Anne mi? Anneniz size Anne mi diyor yani?? diye sordu. Nişanlım bile şikayet ediyor: ?Ama ismin çok kısa! Kızarak sana hitap etmek istersem olmuyor, bak: Annnnnnnnnnnn! Olmuyor işte? diye dalga geçiyor.
Bir de soyadım var: Andlauer. Kökeni Fransa?nın doğu sınırında bulunan, Almanya ve İsviçre ile komşu olan Alsace (Alzas) bölgesi. Doğduğum ülkede bile soyadımın telaffuzunu şaşırabilir insan. Doğrusu şöyle: ?An-dlo-er?. Ama Türkiye?de ?Handover?, hatta ?Antalya-Er? gibi şeyler duyuyorum. Genelde kodlayarak söylüyorum o yüzden. İki seferde bir, muhatabım kişi şaşkın bir tepki veriyor. Mesela otobüs şirketinde çalışan bir eleman adıma ve soyadıma ?Vay be! Geçmiş olsun? dedi. Dolayısıyla alışveriş yaparken fatura doldurmak gerekirse aklıma gelen ilk Türk kadın ismini söylüyorum.
Aksine Türk olsaydım ve Fransa?da yaşasaydım, sanırım durum pek farklı olmazdı. Örneğin Türkiye?nin Cumhurbaşkanı yada Başbakanı?nın adını düzgün söyleyebilen o kadar az gazeteci var ki. Radyo ve televizyonda sürekli ?Resep Tayep Erdogan? duyarsınız. Bir gün Fransa?dan bir gazeteci arkadaşım İstanbul?a geldi. Akşam bana diyor ki: ?Arturo adlı bir adamla röportaj yaptım bugün.? Arturo mu? ?Türk değilmiş? diyorum. Arkadaşım ısrar ederek, ?Dinle, görüşmemizi kaydettim? diyor. Dinliyorum… Adamın ismi Arturo değil ki! Ertuğrul, Er-tuğ-rul!
Eskiden kafamı biraz takıyordum böyle şeylere. ?An! A-N!? diye tekrar tekrar söylüyordum. Nihayetinde ismim kimliğimin bir parçasıdır… Bazen günde binlerce Türkçe sözcüğün arasında söylediğim ve duyduğum tek Fransızca kelime oluyor. Ayrıca tabii ki önem vereceğim annemin bana verdiği, babaannemden aldığım ismime. Bazı kız arkadaşlarım diyor ki ?Hadi sana Türk bir isim verelim!? O kadar olmaz! Hande, Handan, Canan… Hepsi çok güzel isimler ama… Adımı değiştirmeye kalkıyorlarsa bu sefer adımı değil, kimliğimi şaşıracağım!
Anne Andlauer
http://fransizkaldim.wordpress.com/
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.