Terör örgütü Hizbullah’ın üyeleri olan ve 198 silahlı eylemi gerçekleştirdikleri, 156 cinayet, 80 yaralama olaylarından sorumlu olan, aralarında örgütün askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar ile şura üyesi Edip Gümüş’ünde aralarında bulunduğu 10 sanık, tutukluluk sürelerini kısaltan CMK 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle Yargıtay kararıyla tahliye edildi. Tahliye edilenler Diyarbakır?da büyük coşku ve halaylarla karşılandı. [i] Bu durum akıllarda soru işaretlerine neden oldu.
Hizbullah, Türkiye’nin çoğunluğu Sünni Kürt olan güneydoğusunda ortaya çıktı. 1990?lı yıllarda Güneydoğu?da PKK?ya karşı yürütülen mücadelede Kürt Hizbullah?ın desteklendiği devlet raporlarına kadar girdi. PKK ile mücadele sırasında gereğinden fazla büyüyen Hizbullah 28 Şubat sürecinde tasfiye oldu. Tasfiye ile beraber örgütün Güneydoğu?da kurduğu yer altı işkence evleri ortaya çıkarıldı. 17 Ocak 2000?de Beykoz?da bir villada çatışmada öldürülen Hüseyin Velioğlu?nun öldürülmesi sonrası Hizbullah uzun bir sessizliğe büründü. 2000 yılında güvenlik güçlerinin 3 bin 366 üyesini tutukladığı, lideri ve kurucusu Hüseyin Velioğlu’nu öldürdüğü geniş çaplı operasyonuna rağmen Hizbullah Türkiye’de varlığını sürdürmeye devam etti.
Hizbullah, Ülke gündemine Konya?da cesetlerin istiflendiği hücre evine yapılan baskınla girdi. Ülkenin büyük bir kısmı gördükleri karşısında hayretler içerisindeydi. Zaten yaşananlar güneydoğudakiler tarafından yıllardır bilindiğinden pek de şok etkisi yaratmamıştı. İnsanlar çarşı ortasında güpegündüz öldürülüyor, açık şekilde Hizbullah propagandası yapabiliyorlardı. Sınava girmek için dışarından gelenlere kot giydikleri için kezzap atılan dönemlerdi.
Bir akrabamın Hizbullah?ın doğduğu yer olduğu ileri sürülen Batman?ın Beşiri ilçesinde yapılan düğününe katıldığımızda hiç unutamadığım bir görüntüyle karşılaşmıştım. Düğün için ilçeye gelen kadınla tamamen siyah kıyafetler içindeydi. Siyah çarşaf, siyah eldiven, siyah ayakkabı ve siyah güneş gözlükleri… Kısacası vücutlarının tek bir noktası dahi görünmüyordu. Çocukların kafalarında ?Ya Allah Hizbullah? yazılı bantlar vardı. Evin önündeki açık toprak alanda ise erkekler toplanmış halay çeker gibi bir şeyler yapıyordu. Erkeklerin oluşturduğu çemberin ortasında bir sehpa üzerine konmuş teypten Hizbullah?la ilgili bir şeylerin söylendiği ilahi tadında bir şeyler çalıyordu. Buraya kadar olan kısım beni etkilemişti elbet ama çok da yabancı bir görüntü değildi. Fakat bir süre sonra bir polis aracı yaklaştı alana ve ben, zihnimde Hizbullah?ın yasa dışı bir örgüt olduğu bulunduğundan polisin müdahale edeceğini sanmıştım. Araçtan inen polisler damadı tebrik ederek yola devam ettiler. Küçük bir çocuk bile olsam devletin Hizbullah ile bir ilişkisi olma ihtimalini düşünmemem aptallık olurdu herhalde.
Devlet, PKK ile mücadelesinde Hizbullah?tan faydalanmıştır. Örgüt, PKKye karşı kontr-gerilla hizmeti görüyordu. Akrabalarım arasında bile farklı örgütleri destekleyen kardeşlerin birbirine zarar verdiğini söyleyebilirim. İnsanlar minibüslerden indiriliyor, herkesin önünde kafalarına sıkılıyordu. Batman?da öğlen vakti yağmur yağarken annemle minibüs garına doğru nasılda kaçarcasına koşturduğumuzu hatırlıyorum çoğu kez. Ramazan aylarında tüm lokantalar kapalı olur, kapatmayanlar ?bir şekilde? cezalandırılırdı. Hizbullah, bölgede devletin tanıdığı tolerans ile meydanı istediği gibi kullanıyordu. O dönem devlet kadrolarındaki ?Fahri İmamlar? Hizbullah faaliyetlerine katılmıştır. Camilerin çoğunda Hizbullah taraftarları bulunmaktaydı ve ben de Kuran kursuna giden, beyni yıkanan küçük bir çocuktum. Bir gün ailem evde haber izlerken duyduğum bir şeyden sonra ?Hepiniz cehennemde yanacaksınız!? deyince babam durumu anlamış ve beni bir daha camiye göndermemiş. Özellikle 13-15 yaşındaki çocuklar camilerin yanındaki ?medrese? denen yerlerde eğitiliyordu. Hizbullah’a yönelik Doğu ve Güneydoğu’da yapılan soruşturmalarda bu örgütün camilerde yerleştiği ve camilerin üs olarak kullanılıp faaliyetlerin buradan yönlendirildiği ?anlaşılmıştı?.
Hizbullah, en son Beykoz?da liderini kaybedip hafiften dağılmaya başladıktan sonra silahlı ?mücadele?yi bırakıp yavaş yavaş yasal zemini kullanma eğilimine girdi. Bugün doğunun birçok şehrinde bu amaca hizmet eden dernekler bulunmakta. Artık camilerde militan yetiştirmek yerine ?Umut Der, Mektep Der, Mustazaf-Der, İhya Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Şefkat Eli-Der, Anadolu-Der, Şura-Der? gibi dernekler aracılığıyla örgüte eleman yetiştirdiği iddia ediliyor.
Bu derneklerin adının Hizbullah ile anılmasının nedeni derneği kuran isimlerin daha önce Hizbullah ile organik ilişkisinin bulunması. Diyarbakır?da faaliyet yürüten Mustazaf-Der?in başında bulunan İshak Sağlam daha önce Hizbullah Davası?ndan hüküm giymişti. Dernek Diyarbakır?da 100 binlik mitingler ile dikkat çekmişti. Nitekim dernek Hizbullah bağlantısı nedeniyle defalarca basıldı. Birçok üyesi tutuklandı. Adı Hizbullah ile anılan bir diğer dernek ise İhya-Der. İhya-Der yakın zamanda bir Hizbullah Operasyonu?na da uğradı. 28 Nisan 2009 günü Hizbullah?a yönelik düzenlenen operasyonda Elazığ ve Malatya?da İhya-Der ve onunla bağlantılı bir dizi merkeze baskın düzenlenmiş, çok sayıda dernek üyesi tutuklanmıştı.Tutuklanan isimler halen Hizbullah?ın yasal kolu olarak İhya-Der adı altında faaliyet yürütmekle yargılanıyor. İhya-Der ve Mustazaf-Der?in dışında Doğu?da Hizbullah ile bağlantılı pek çok dernek var. Örgüt, dernekler vasıtasıyla yardım kampanyası, kermes, dayanışma günü gibi etkinlikler düzenleyerek üye sayısını arttırmaya çalışıyor. Bu arada Hizbullah?a yakın derneklerin bölgede patlama yapmasının eve dönüş yasası ertesi olması da dikkat çekici. PKK?ya karşı başarısız olan bu yasa sayesinde 2000 civarında Hizbullah tutuklusu cezaevinden çıkarak bölgede bu derneklerin örgütlenmesine katıldı.[ii]
PKK ve Hizbullah arasındaki çatışma en son 2009?da Adana?da yaşanan olaylarda günyüzüne çıkmıştı. Adana Seyhan?da meydana gelen olayda PKK?lı yaklaşık 200 kişilik grup Hizbullah?a yakınlığıyla bilinen Şura Der?i bastı. Büyük olayların yaşandığı baskında, 20 kişi yaralanmış, polis olayları kontrol altına almakta ve grupları birbirinden ayırmakta oldukça zorlanmıştı. Hizbullah konusunda kitaplar yazan ve sayısız köşe yazısı kaleme alan Cumhuriyet Yazarı Mehmet Faraç yaşananlarla ilgili şöyle yazıyordu: ?Şura-Der son yıllarda sayıları hızla artan Hizbullah yanlısı derneklerden biri. Güneydoğu ve Kürt kökenlilerin yoğun olduğu Akdeniz bölgesinde örgütlenen bu derneğin faaliyetleri de tıpkı Mustazaf-Der ve Umut-Der’de olduğu gibi Hizbullah’ın siyasallaşmasına hizmet ediyor! Dernekler, eğitim ve yardım organizasyonlarıyla derinden yürüyor! PKK işte bu çalışmalardan ciddi rahatsızlık duyuyor.?
Hizbullah, artık medyayı kullanarak web sayfaları, yayın evleri, gazeteler, dernek ve vakıflar aracılığıyla sosyal ve kültürel anlamda Kürtlerin yaşadığı hemen her yerde PKK çizgisine alternatif ve paralel yegane oluşum olarak kendini göstermeye başladı. Siyasi zeminde de faaliyet göstermek isteyen örgüt geçen geçtiğimiz seçimlerde bağımsız milletvekili adayı ve en azından birkaç beldede belediye başkanı çıkarmayı planlıyordu. Muhtemelen AKP?nin yakınlaşma çabaları sonucu örgüt desteğini AKP?ye kaydırdı. Fakat Hizbullah, seçim dönemi ?Hizbullah Basın Bürosu?ndan yaptığı açıklamada herhangi bir siyasi partiye destek verilmediğini açıklamıştı. Özellikle Diyarbakır ve Batman gibi şehirlerde başkan çıkarmayı düşünen Hizbullah, dönemin partisi DTP tarafından da dikkate alınıyor olmalıydı ki; DTP seçim dönemi evlere yanında imam götürerek oy istemeye gidiyordu.
Son dönemlerde Hizbullah’ın yanı sıra örneğin Diyarbakır’da özellikle İslami motifler taşıyan dernek ve vakıflara her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Son dönemde, sadece Diyarbakır’ın Sur Beldesi’nin görev alanında Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen en az 40 kadar İslami öğeler taşıyan derneğin kurulduğu bildiriliyor. Kurulan derneklerin temel amacı eğitim ve gıda yardımı şeklinde gösteriliyor. Bu yöntem, bir anlamda mahallelerde yürütülen örgütlenme çalışmalarının da odak noktasını oluşturuyor. Kurulan dernekler aracılığıyla yardım yapılacak kişiler tespit ediliyor, bunlarla birebir yapılan görüşmelerde de İslam’a bağlılık, İslam ahlakı, Müslümanların yaşadıkları sorunlar konusunda eğitici çalışmalar yürütülüyor.[iii]
Gelecek seçimlerde Hizbullah cemaati mensuplarının aday olup olmaması konusunda henüz bir netlik yok fakat bu büyük bir ihtimal. Cemaat bölgede yaptığı yardım faaliyetleriyle, ev ve cami sohbetleriyle, dernekleşmeyle yeterince güçlendi. Seçimlere girmeleri pek de sürpriz olmayacak, zira örgüt bir süredir çalışmalarını bu yönde sürdürüyor. Şayet bugün tahliye edilenler aday olup da meclise girerse dokunulmazlığa sahip olacaklar ve bu durum da yargılanmalarına engel olacak. Yani yaptıkları yanlarına kar kalacak.
Doğu ve güneydoğuyu yakın gelecekte kutuplaşmalar bekliyor. Kürtler ya dini aidiyetle ?Hizbullah cemaati üyelerinin seçimlere katılması durumunda- aday kişileri destekleyecek ya da kimlik aidiyetiyle BDP?ye yönelecek. Hizbullah?ın meclise yönelip yönelmeyeceğini gelecek seçimler gösterecek.
[i] http://www.milliyet.com.tr/hizbullah-liderlerine-halayli-karsilama/turkiye/sondakika/04.01.2011/1334594/default.htm
[ii] http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=8254.0
[iii] http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=5&ArsivAnaID=37062
http://www.radikal.com.tr/1999/07/04/turkiye/01olum.html
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Yazın güzel olmuş ama bazı saptamaların sadece gündemde dönen dolaşan yazılardan veya söylentilerden ibaret. Doğruluğu hakkında da bir şeyler söylemek istemem zira doğruyla yanlış hiç birbirine bukadar karışık bir hal almamıştı. Örgütün elebaşlarının şimdiye dek hapiste oldukları örgütün tamamiyle bitmiş tükenmiş olduğu anlamına gelmediği gibi günümüz kitle iletişim olanakları da göz önünde bulundurulduğunda bunun bir beraat kararı degil bir şartlı salıverilme olduğunu herkes biliyor ve örğütün hapiste olan başkanlarıyla bağlantılarının kopuk olmaması sadece örgüt gelişiminin veya yapısal değişikliklerinin biraz daha uzun bir zaman diliminde gercekleşmesine sebeb oluyordu. Bu zaviyeden bakılacak olunursa bu şartlı tahliye bir açıdan örgütün gelişim seviyesi ve sempatizanlarının ne boyutlara ulaştğını görmek açısından önemli bir fırsattır. İnşallah sadece şartlı tahliyelerine takılmadan bu örğütün tamamiyle tasfiyesine yönelik bazı önlemleri alır ve en azından bu günkü güven(!) ortamının biraz daha uzun süre sürdürülebilmesini sağlamış oluruz…
Bir kısmı zaten basından derleme yazdıklarımın. Hizbullah’ın sürecini anlatmak için. Örgütün dağılmasından kasıt aslında silahlı bölümünün pasifize edilmesi. Ben bu saatten sonra seçimlere oynayacaklarına inanıyorum. Uzun zamandır da bu tartışılıyordu zaten. Yanlış olan tarafları yazarsan daha net tartışabiliriz. Katılmadığın noktalar neler Hasan?