Cengiz Aktar: Dar-ül harb

Cuma notları

 

Dar-ül harb

Bütün veriler Suriye?de yeni bir cephenin açılmayacağına işaret ediyor. Kasım?daki başkanlık seçimi, Rusya ile Çin?in durdukları yer ve Bingazi saldırısı Obama yönetiminin Suriye konusunda son derece temkinli olmasının bellibaşlı nedenleri. Nitekim Rusya Akçakale haberi gelir gelmez hem Türkiye hem NATO?ya itidal telkininde bulundu. Bu çerçevede NATO?nun, Daimî Temsilciler düzeyindeki toplantısından çıkan ?sert? kararın ötesine geçerek üçüncü ülkelerin saldırısı karşısında üye ülkeyle askerî dayanışma öngören 5. maddeyi yürürlüğe sokması beklenmemeli. Suriye?ye gelince, kendi halkını itlaf etmekte olan rejimin Türkiye ile savaşa tutuşma hevesi olmadığı aşikâr. Türkiye?ye destek ?Suriye?ye sert uyarı?ların ötesine geçmeyecek gibi. Yani yalnızlık sürecek.

 

Diğer yandan hükümet istediği tezkereyi alsın TSK?nın kapasitesi belli. Amerikan, Fransız veya İngiliz ordusu gibi yurtdışı müdahale geleneği bulunmaz. Suriye?ye müdahale, ne Kıbrıs?ta muazzam telefat verilen işgal operasyonuna ne de düzenli ordu olmayan silahlı güçlere karşı Irak?ın kuzeyindeki nokta operasyonlarına benzer. Hükümetin aylardır talep ettiği ?güvenli bölge? ise fiilî işgal demek olduğu için bu çerçevede hayata geçmesi neredeyse imkânsız görünüyor. Türkiyetürklerindir gastesinin iştahına rağmen arşın bu kadar! Üstelik bu arşın Suriye?nin Kürt bölgesine yönelik hesapları da kapsar nitelikte.

 

Başbakanı artık olduğu gibi kabul etmek

Haftaya damgasını vuran siyasî gelişme Başbakan?ın muradının Türkiye?nin vizyonu olarak pazarlanmasıydı. Faaliyet geçen hafta içinde televizyon monologlarıyla başladı, pazar günü kongrede tavan yaptı ve salı günü grupta Cumhurbaşkanı?na ve kongre ayinini beğenmeyen herkese ayar verilerek, had bildirilerek sürdü.

 

Epeyidir, ağzından çıkan her lakırdıda 2002?nin reformcu Erdoğan?ını, beyhude olsa da arama güdüsü yaygın. Bunun temelinde, memlekette Tayyip Erdoğan?sız bir siyaset olamayacağı önkabulü var. Bunun özünde de Başbakan?ın muradıyla halk çoğunluğunun taleplerinin birebir örtüştüğü önkabulü var.

 

Oysa Türkiye?nin ne kadar, hangi kalkınmaya ve adalete ihtiyacı olduğunu belirleyen, kalkınmayla adaleti bu şablon uyarınca bahşeden Başbakan ve elindeki devasa teşkilât. Başbakan kadar demokrasi, Başbakan kadar ekonomi! Halkın bu şablonla ne kadar özdeşleştiğini önümüzdeki üç seçimde göreceğiz. Bu vizyondan gayrimemnun olanların alternatif arayışları her mecrada sürecek. Gül üzerinden parti içinde, yeni partilerde, sivil itirazlarda, yurtdışı kurum ve kuruluşlar üzerinden. Diyoruz ya siyasî kavga esas şimdi başlıyor.

 

Anti-AB vizyonu

Her AK Parti beyanında daha geriye düşen AB ilişkisi sonunda dibi buldu, kitapçıktaki 63 maddenin 60?ıncısı. Bu gönülsüzlük Avrupa Komisyonu?nun yıllık ilerleme raporuna rastladı ve tablo iyice netleşti. Rapor hepimizin bildiğini kayda geçiriyor. Hak ve özgürlüklerde gerileme ve uyum çalışmalarında yavaşlama. Bu olumsuz ortamda elinden geleni canla başla yapmaya çalışan AB Bakanlığını tenzih ederek şunun altını çizeyim: Emsali olmasa da bu karne müzakerelerin topyekûn askıya alınmasına kâfi. Ama zaten fiilen bu askıya alınma halini yaşamıyor muyuz?

 

AB?nin kaldıraç işlevinden mahrum Türkiye?nin kavruk demokrasisi ve başıboş ekonomisi ortada. Cumhurbaşkanı?nın yasama yılı açılış konuşmasındaki AB vurgusu bunun teyidi. Aşırı özgüven vurgusu da öyle. Yüksekten uçan ve aklı başından gitmiş Türkiye?yi akla davet. Aynı akıl kanaatimce AK Parti tabanında da mevcut.

 

Nitekim yakından bakınca memleket bir dizi yönetilemeyen sorunlar yumağı, çözülemeyen çatışmalar düğümü görünümü vermiyor mu? Bütün afra tafraya ve Avrupaalaycılığa rağmen her daim dediğim gibi en zayıf AB ülkesinde bile Türkiye kadar sorun var mı?

 

Taksim dayatması 

Memleket çapındaki kentsel dönüşüm yani yıkım seferberliği bugün başlıyor. Bunu daha çok konuşacağız. Taksim?e buldozer kepçesi de bugün vuruluyor. Bakalım kurban filan kesilecek mi? Kesildiği kesin olan bir şey varsa o da Taksim?in ve o mahalleyi farklı biçimlerde kullananların biletinin ebediyen kesildiği. Başbakan?ın Taksim dayatması, memleketteki danışsız, denetsiz, düzensiz ama kibir dolu kalkınmacılığın simgesi olmaya aday. Neresinden tutsan elinde kalan bu megaprojenin bedelini siyasetçi dâhil herkes ödeyecek.  www.taksimplatformu.org

 

Gayrimüslim karşıtlığı

Hrant, Katolik din adamları ve Protestan misyonerlerin katli ile doruğa çıkmış olan gayrimüslim düşmanlığı Ergenekon davası, diğer darbe teşebbüslerinin ortalığa saçılması ve esas mütedeyyin aydınlar arasında duyarlı seslerin çoğalmasıyla epeyi azalmış, duyulmaz, görülmez olmuştu.Birkaç zamandır bu illetin tekrar hortladığı kanaatini taşıyorum. Ermenilik ve Ermenicilik yaftasıyla milliyetçi basında ve dinî aidiyet taşıyan kimi yayınlarda Ermeni ve Süryani soykırımlarının yüzüncü yılı 2015?i diline dolamış bir sürü yalan yanlış, kin ve nefret kusan, aydınları hedef alan yazı, haber çıkmaya başladı. Bu taarruzun Batı, İsrail ve Ermenilerin düşmanlaştırılmasından beslendiği açık. Sabık muktedirlerin bu rüzgâra yelken açtığı ve memleketin topyekûn bir kuvayi milliye nöbetine tutulmakta olduğu da?

Bu yazı önce Taraf gazetesinde yayınlandı, yazarın izniyle burada da yayınlanıyor.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.